Grup Terapileri

Grup Terapisinde Karşılıklı Öğrenme

Kişilerarası karşılıklı öğrenme, grup terapilerinin en büyük getirilerindendir.

Tek bir bireyin gelişimini izlemek için, kişilerarası ilişkilerde biçimlenen insan varlığı her zaman bir referans olmuştur. İnsanlar atrih boyunca gruplar halinde yaşamışlar ve kişilerarası bağlar oluşturma noktasında davranışsal uyuma yönelik evrimsel gelişme göstermişlerdir.

Anne ile bebeğin birlikteliği ilk bağlanma davranışının temelini oluşturur ve insan varlığının oluşumunda önemli role sahiptir. İnsan, sonraki aşamalarda doğası gereği toplumsal varoluşa bağlanır ve kendi çıkarları ile ait olduğu grubun çıkarlarını gözetme arasında ikilemde kalır. Zaman zaman kendi çıkarlarını ikinci plana itmeyi, çevresinden olumlu tepki alma güdüsüyle başarır. Her insan diğerleri tarafından olumlu duyumsanma ihtiyacı içindedir. Tanınma, kabul görme, saygı görme, onaylanma ve üstün görünme arzuları da açlık, barınma gibi temel gereksinimlerdendir. Toplumun içinde boşlukta kalma ve diğer üyelerce yok sayılma birey için acımasız bir cezadır. Yalnız yaşayan bekar, dul ve boşanmış bireylerin ölüm nedenleri arasında yalnızlığın olumsuz etkileri hemen hemen tüm araştırmalarda gösterilmiştir.

Diğerleriyle yakından ilişkili olma gereksinimi insanlar için herhangi bir biyolojik gereksinim kadar anlamlı ve önemlidir. Çocuk, gelişim evreleri boyunca geliştireceği davranış örüntülerini çoğu kez kabul görme durumunda vurgulayıp yansıtarak, kabul görmeme durumunda ise baskılayarak veya yadsıyarak oluşturmaktadır. Sonuçta çevreden algılanan değerlendirmeler temelinde bir kendilik kavramı gelişmektedir. Sevilmemiş ve istenmemiş bir çocuğun diğer insanlara karşı kötü ve düşmanca hisler beslemesi bu sebeptendir.

Kişiler bazen gerçekçi yaklaşımlar temelinde değil, kendi fantezilerinde yer alan veya kendi iç gereksinimlerini doyuracak tarzda kişilerarası gerçekliği çarpıtma yolunu seçebilirler. Kendilik imgesi zayıf, alçak, küçük olan birey, seçici ihmal veya yansıtma yoluyla karşısındakini olmadığı biçimde sert ve itici bir birey olarak algılayabilir. Bu süreç bir dönem sonunda bireyin karşıtlık, yukarıdan bakma, katı bir savunucu tutum almasıyla kısır bir döngüye girmesine, karşı tarafın da gerçekten sert ve itici olmasına neden olabilir. Bu da bir nevi kendini oluşturan kehanettir.

Kişinin bu kişiler arası çarpıtmaları (parataksik çarpıtma), diğer bireylerinkilerle kıyaslamayla ve karşılıklı onaylamalarla değiştirmesi daha kolay olmaktadır. Psikoterapilerin temelinde de doğrudan kişilerarası çarpıklıkların onarımı vardır. Grup terapileri bu onarımı sağlamada en etkili metodlardandır. Bireyin ruhsal yönden sağlıklı davranım göstermesi kişilerarası ilişkilerden haberdar olmasıyla doğru orantılıdır. Bu noktada psikoterapi kişinin bunaltı, üzüntü, sıkıntı, sinirlilik gibi psikopatoloji belirtilerinden kurtulma isteğiyle diğerleriyle iyi iletişim kurma, sevmeyi ve sevilmeyi öğrenme, daha güvenilir ve dürüst olma gibi kişilerarası ilişkilerde yeni nitelikler kazanmaya kadar geniş bir spektrumda ele alınan bir tedavi yöntemidir.

‘’İnsan insana muhtaçtır’’ atasözünde belirtildiği gibi insanlar düşünce yapılarının şekillenip sürdürülmesinde, toplumsallaşmada ve doyum aramada diğer insanlarla ilişki ihtiyacı içindedir. Toplum içinde serseri, psikopat, kişilik bozukluğu olarak görülüp dışlanan, kişilerarası ilişkilere ihtiyacı olduğu düşünülmeyen kişilerin dahi çoğu kez bireysel ilişkilerde onaylanma veya onaylanmama durumlarına ilgisiz kalmadıkları görülmektedir. Bir çok danışan hor görme, küçümseme, cesaretsizlik, utanma, panik, düşmanlık gibi pek çok nedenle gruba ilgisizlik gösterebilir. Fakat kayıtsız kalmaya çoğu kez tepkisiz kalamazlar.

Bireysel terapide danışan-terapist ilişkisi belli sınırlarda kalabilmesine karşın, grup içinde coşkusal bir yaşantı oluşturmak daha kolay olmaktadır. Gruptaki çekişme, rekabet, baskın olmak için verilen savaş, cinsel farklılıklar ve üyelerin birbirini değerlendirmesi coşkusal yaşantıyı kolaylaştırmaktadır. Bunu sağlarken grup üyelerinin belli derecede özgüvenli, iç kontrol ve açık sözlülük becerisine sahip olmaları gerekir.

Coşkusal yaşantı gerçekleştiğinde hastalar ya nefret, öfke gibi olumsuz bir duyguyu dışa vurur, ya güçlü bir olumlu duyguyu rahatça ifade eder. Ya da kendini açığa vuran, kendini grupla daha büyük bir ilişki içine sokan bir olayı ortaya döker. Terapideki hedef bazı duygular kuvvetle yaşanırken, anlayış gücünde artışla bu coşkusal yaşantının anlamlarını kavratmaktır. Grup üyeleri mümkün olduğunca birbirlerini ve kendilerini dürüstçe yaşantı konusu yapmalı, aynı zamanda bu yaşantıyı yansıtmalıdırlar.

Grup önceleri serbest etkileşim gösterirken zamanla katılanların oluşturduğu toplumsal bir çekirdek haline gelecektir. Zaman içinde her hasta kendisi olacak, kişi diğerleriyle kendi toplumsal ortamındaymış gibi ilişki kuracak, alıştıkları kişilerarası evreni yeniden kuracaklardır. Bu noktada kişilerarası uyumsuz toplumsal davranışlar grup içinde sergilenecektir. Bu durum grup terapisinin dayandığı ana temeldir. Üyelerin kişiler arası ilişki tarzı grup içindeki davranışlarında ortaya çıkacaktır. Grup terapisinde birincil öncelik patolojik yönleri kişiler arası ilişkilerde en fazla göze çarpan bireylerle ilgilenmektir. Terapist bu yönlendirmeyi yapabilmelidir.

Özetlersek;

  • Psikiyatrik bulgular kişiler arası bozuk ilişkilerden kaynaklanır. Psikoterapinin amacı bireylere doyurucu kişiler arası ilişkileri nasıl geliştireceğini öğretmektir.
  • Grup terapisinin yapısında her bir hastanın toplumsal yaşamı ve dünyasının minyatür bir kopyası mevcuttur.
  • Grup üyeleri karşılıklı onaylama v iç gözlem yoluyla uyumsuz davranışlarının farkına varırlar.
  • Grupta düzenli bir kişiler arası ilişki durumu söz konusudur. Bu sayede üyeler, diğerlerinin patolojik davranışlarını ortaya koyarken kendi davranışlarıyla ilgili gözlem, diğerlerinin duygularını anlama, diğerlerinin kendisiyle ilgili kanılarını anlama şansını da elde ederler.
  • Gruptaki iletişim zincirinin farkına varan hasta kişisel sorumluluğunun farkında olur.
  • Sorumluluklarının farkına varan birey, şimdiye kadarki sorunları değiştirebilecek tek kişinin kendi olduğunu anlayacaktır.
  • Grupla yaşanan paylaşımın gerçekliği ve coşkusallığı, bireyin bilinçlenmesinde çok etkili bir öğrenme aracıdır.
  • Davranıştaki değişim iç gözlem yanında diğer üyelerin geri bildirimleriyle pekişmektedir. O zamana kadar büyütülen terk edilme, alay edilme, yerin dibine geçme gibi korkuların yersiz olduğu grup içinde daha rahat gözlenebilmektedir.
  • Davranışın dış görünümü grupta daha iyi anlaşılır ve grupta öğrenilen davranış toplumsal çevreye rahatlıkla aktarılabilir.
  • Bireyin kişiler arası çarpıklıkları azaldıkça grup üyeleri olumlu davranışları destekleyerek hastaya karşı daha fazla onay ve kabul göstereceklerdir. Bu durum hastanın benlik değerini daha da yükselterek değişimi hızlandırıcı rol oynar.

Grup terapisinde tedavide rol oynayan bazı etmenleri de şöyle özetleyebiliriz:

Terapi, özünde insan yaşantısını irdelemektedir. Hiçbir insan birbirinin eşi olmadığına göre terapi sürecinde sonsuz sayıda tedavi ediici etkenlerin söz konusu olduğunu iddia edebiliriz.

Terapist, danışanın yaşantısal döngüsüne girebildiği ölçüde bireyin terapi yaşantısının ifadesi o denli açık ve anlamlı olacaktır. Terapist kişisel ön yargılarını baskılayabildiği ölçüde ideal tarzı yakalamış olur, hasta gözünde güvenilirliği artar ve hastanın iç dünyasını bir başkasına göre daha iyi anlar.

Umut Aşılama: Tedaviye güven kendi başına tedavi edici etmendir. Danışanın terapi öncesi iyileşme inancı ve yüksek yardım beklentisi olumlu terapi sonucuyla doğru orantılıdır. Umut ve inanç iyileşmeyi artırmaktadır. Grup terapilerinde grup üyelerinin, aralarına yeni katılan ve kuşku duyan bir üyeye başarı ve etkinlikle ilgili kendilerinden gösterecekleri kanıtlar çok etkili olabilmektedir.

Evrensellik: Birçok hasta, yalnız kendisinin sahip olduğu, ürkütücü, kabul edilmez, rahatsız edici düşünce, dürtü, fantezi ve sorunları olduğuna dair duygularla dolu olarak terapiye gelmektedir. Bu hastaların çevresiyle iletişimlerinde de bir açıklık söz konusu olmadığından, sosyal izolasyon ile kendilerini dert odağı olarak görmektedirler. Grup içinde birey, benzer problemlerin herkeste olduğunu görerek rahatlamakta, karşılıklı anlayış fırsatı yakalamaktadır.

Katkısal Bilgi: Psikiyatrik bulguların kaynağı, anlamı ve ciddiliği hakkındaki belirsizlikler hastaların korku, bunaltı, keyifsizlik gibi şikayetlerini arttırmaktadır. Öğretici bilgi, içsel değerlendirme kapasitesini ortaya çıkarmakta ve tedavide etkin bir rol oynamaktadır. Terapistin öğretici bilgileri yanında grup üyelerinden gelen doğrudan öğütler de katkısal bilgi sağlayabilmektedir. Burada öğüt, bilimsel içeriğinden ziyade karşılıklı ilgi ve merak uyandırdığı için yararlı olmaktadır.

Özverili Olma: Grup terapilerinde hastalar verme yoluyla alırlar. Bu karşılıklı maddi bir alışveriş değil, vermenin içsel yönüyle gerçekleşir. Moral çöküntüsü içinde ve başkalarına sunacak değerde hiçbir şeye sahip olmadığını düşünen ve kendilerini yük olarak gören hastalar, diğerleri için önemli olduklarını keşfettiklerinde canlanacak ve özsaygıları artacaktır. Bunu gördükçe birbirlerine öneri, destek ve anlayış sunacaklar, sorunlarını paylaşacaklardır.

Birincil Aile Özelliklerinin Grupta Yinelenmesi: Grup birçok yönden bir aileyi andırır. Terapi ekibi grup için ebeveyn rolündedir. Hastalar çoğu kez ilk aile yaşantılarında biçimlendiği şekilde grup üyeleriyle etkileşime girerler. Grup liderlerine çaresiz bağlılık, liderlere gözü kapalı meydan okuma, terapistlerin etkinliği ve bütünlüğünü bozma, diğer üyelerle rekabet, üyeler arasından kendine yndaş arama çabaları gibi sonsuz sayıda insan davranışı ortaya dökülecektir. Önemli olan ilk aile çatışmalarının yeniden yaşanması yanında, onarıcı nitelikte yaşanmasını sağlamaktır.

Toplumsal Becerilerin Gelişimi: Yakın ilişkilerden yoksun bireyler için grup çoğu kez doğru geri bildirim fırsatları sunar. Grup dinamisi içinde hastalar uyumsuz toplumsal davranışları hakkında önemli ölçüde bilgi edinirler.

Taklitçi Davranış: Grup terapisinde hastalar benzer sorunları olan hastaların tedavisini gözlemledikçe bundan yararlanırlar.

Grup Bağlılığı, Katarsis (Bilinç dışına itilen duyguların dışa vurumu ile boşaltılması) ve Varoluş Etmenleri de grup terapilerinde diğer tedavi edici etmenlerdir.