Güç Oyunları

Hepimiz zaman zaman ‘’güçlü olayım ki, özgür ve güvende olayım, kendi hayatımı istediğim gibi yaşayayım, mutlu olayım’’ diye neredeyse evrensel dileklerde bulunuruz. Küçük yaşlardan itibaren öğrendik ki, güçlü olanlar isteklerine ulaşır, güçsüz olanlarsa isteklerine pek de ulaşamazlar.

Keyifsizlik yaşar ve mutsuz hissederler istenen doyum yaşanamadığı için. Gücü istemek, doğal, insani bir şey. Peki bu isteklerimize elde etme güçlü olmakla oluyorsa, nasıl güçlü olacağız ?

İşte bu önemli sorunun cevabını nasıl veriyorsak, öyle yaşıyoruz. Tavrımız kendi içgücümüzü nasıl kullanacağımızı ya da kullanmayı nasıl reddedeceğimizi belirleyecektir.

Erken dönem deneyimlerine devam etmeyi seçtikse, diğerlerinin gücünün peşine düşüp, ona tutunarak ya da kıskanarak, ondan nefret ederek, isyan ederek bitmeyen acıları kayıplar ve korkuyla yaşamaya ve yaşatmaya çalışacağız. En büyük acıları ben yaşarım derken öfke ve sertlikte hissedilen, kandıran bir güçlü olma yanılgısıyla. Hükmetme, taciz, üstünlük kurma arayışında temelde tehlikede ve güçsüz olduğuna inanç var.

Yada aşağılanma, yetersizlik, sevilmeme, güçlü olmaktan suçluluk, korku duyma. Her an risk altında olan, en yakınları tarafından bile yoksunlaşabilir.Bu yüzden onlar ele geçirmeden sen ele geçir ki varlığın elden gitmesin.Ve hikaye kim kimin ayağına ilk basacak oyunuyla başlar. Birbirine eşlik eden, omuz omuza veren insanlar olmaktan çıkar, iki rakip savaşçı haline gelirler. Bazen kendileri de şaşırır olanlara. Ancak uzun sürmez şaşkınlık, hemen savaş pozisyonuna geri dönülür çaresizce.

Böylece birbirine direnen, dinleme, anlama ve sevmekten kaçınan, kaba, saldırgan, kontrolü elinde tutmak için her yolu mübah gören zorba insanlar olurlar. Bazen de kendine acıma ile, acılarla, mızmızlanmalar, hastalıklar ve duygusal baskıyla, suçluluk hissettirerek, sürekli eleştiriyle yöneten, kontrol eden, yönlendiren, pasif saldırgan davranışlar görülür.

Sözel, fiziksel taciz ve şiddet uygulayan ve uygulanan, sevdiğini kaybetmemek için hayır demek istediğinde evet diyen, böyle yapmaktan başka çarem yoktu diyen kadın ve erkekler, aşkı için sevdiğini öldürmeyi düşünen genç, sevdiğini kaybetmemek için ona göz açtırmayan, çok sevdiği için sevdiğini arkadaşlarından, soyutlayan, sevdiği şeylerle ilgilenmekten uzaklaştıran sevgili. Böyle başlar, sürer gider bu kazananı olmayan güç elde etme, yani güçsüzlük oyunu.

Oysa insanın elindeki en büyük güç seçim yapabilmektir. Dinleme, anlama, ilgi ve özenle içgücü paylaşma, sevgiyi yaşatmayı ve büyütmeyi seçmek, korku yerine gerçek gücü; hayatı seçmektir.. Erken deneyimlerden özgürleşerek gücümüzü kullanmayı seçersek hayat değişecek. Güçlü ve iradeli davranmak, sevginin güzelliğini yaşatır. Acılar, zorluklar daha çok birleştirir, olgunlaştırır... Kendine, diğerine, hayata samimi ilgi, özen gösteren kişi sağlıklı bir ilişkide üzerinde anlaşmaya vararak, içten saygı ve güvene dayalı olarak güçlü yönlerini paylaşır. O anın gereklerine göre kim hangi konuda iyiyse ortaya koymaktan mutluluk duyar, diğeri için yenilme ya da aşağılanma anlamı taşımaz.. Amaç üstünlük kurmak değil, güçlü yönlerini güvenle birbirine sunmaktır . Böyle bir ilişkide çiftlerden biri bir sorumluluğu üstlenmişse, amacı kaynakları denetlemek değildir. Diğer eş de denetlendiğini hissetmez. Hayır demek de evet demek kadar kabul edilir ve anlaşılır bir sözcüktür Kaynaklar iyi kullanılarak, önderlik, koruma ve güvenlik kazandırır.

Korkudan kaynaklanan güç mücadeleleri içinde, savaşanlar haline gelindiğinde.. Biraz farklı bir çerçeveden tekrar bakmak, incelemek gerekir. İyi bir ilişki kuran iki birey, sevgi, saygı ve güven ortamında şefkatle birbirine omuz vererek eşlik eder.

Paulo Coelho şöyle der;

Savaşçı insanların şöyle söylediğini duymuştur. ’’Yürüdüğüm yolun doğru yol olduğunu nasıl bilebilirim?’’ Ve pek çok insanın bu soruya yanıt bulamadığı için arayışından vazgeçtiğine tanık olmuştur.

Savaşçı tereddüt etmez; şu sözün peşinden gider:

‘Onları verdikleri meyvelerden tanıyacaksın’

İçinizdeki güce odaklanın. Onu keşfetmek ve yaşamak hedefiniz olsun. İnsan olmak kolay değil, biraz emek vermek gerekiyor. Güçsüzlüğe inanmaktan gelen arayışlar yerine güvenle biraz dinlemek, biraz anlamak ve ilgi göstermeye çalışarak içinizde hep var olan muhteşem gücünüzü kullanmayı seçin ve emek vermeye devam edin. Ortaya çıkan sağlıklı güç sevgiyle bereketli meyveler verecek. Meyveleri lezzetli olacaktır.

29.10.2012 ANTALYA