Birisi sizi onaylamazsa bu bir felaket midir? İşte depresyona yol açan yanlış inançlardan biri. Bazı kişilerde, diğerleri tarafından onaylanmama, bireyin bütünlüğünü bozan bir tehdit gibi algılanır.
Onaylanmama korkusu içindeki kişiler büyük bir onaylanma ihtiyacı duyarlar. Birileri ona onay vermezse, kimse tarafından onaylanmayacağı yanlış inancıdır buna yol açan. Kişi sürekli kendinde yanlış bir şeyler arar.
Onaylanma ihtiyacındaki kişiler aldıkları her darbede büyük moral bozukluğu yaşarlar. Kendilerini iyi hissedebilmeleri için olumlu geri bildirimler almaları şarttır.
Benlik bütünlüğünü sağlamış kişiler, hiçbir zaman ruhlarını yüceltecek, huzur ve mutluluğu sağlayacak gücün, kendi düşünceleri ve inançları olduğu gerçeğini unutmazlar. Onay ve iltifatları hak ederek kazandığımıza, bunların geçerli olduğuna inanıyorsak, gerçek anlamda kendimizi iyi hissederiz. Yani önce kişi kendini onaylamalıdır.
Akıl sağlığı bozuk olduğunu bildiğiniz bir hasta, kendisinin Tanrı ile haberleştiğini, sizin dünyada en günahsız insan olduğunuzu, Tanrı’ nın en sevdiği kişinin siz olduğunuzu söylese hiç de ciddiye almaz, hatta kendinizi gergin ve rahatsız hissedersiniz değil mi? Çünkü söylenenlerin doğru olmadığını, bunu söyleyenin hasta olduğunu biliyorsunuz ve yorumları dikkate almıyorsunuz. Demek ki, nasıl hissettiğimizi etkileyen şey kendimizle olan inançlarımız!.. Sizinle ilgili iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz ne söylenirse söylensin, duygularınız kendi düşünceleriniz doğrultusunda şekillenecektir.
Onaylama ihtiyacı ya da onaylanmama korkusu, başkalarının fikirlerine aşırı duyarlı olmanızı doğurur. Bu da bir çeşit uyuşturucu madde bağımlılığı gibi, yoksunluk belirtilerinden kaçınabilmek için sürekli onaylanma ihtiyacı doğuracaktır. Kişi reddedileceği veya aşağılanacağı korkusuyla her talebi karşılamak durumunda kalacaktır. Unutulmaması gereken, diğerlerinin sizin insan olarak değerinizi yargılama haklarının olmadığı, sadece söyledikleriniz ve yaptıklarınızı değerlendirebileceklerdir.
Onaylanma ya da onaylanmama sizin değerinizi ölçecek bir kıstas değildir. Onay / değerlilik, reddedilme / değersizlik döngüsüne girilmemelidir. Size onay vermeyen birisinin, onun sorunu olabileceği gerçeğini hiçbir zaman göz ardı etmeyiniz. Elbette insan olarak yaptığımız hatalardan dolayı onay alamayabiliriz. Ama bu, hiçbir zaman sizin değersiz biri olduğunuzu, iyi bir yanınız olmadığını göstermez.
Sağlıklı bir ruh halinde, onay iyi hissettiren bir tat, reddedilme hafif acı bırakan sevimsiz bir lezzet olarak kalmalı, değerinizi ölçücü bir iz bırakmamalıdır. Birisi sizi sevmedi diye dehşete düşmek, karşıdaki insanın aklını ve bilgisini abartıp, kendinizle ilgili övgü dolu yargılarınızın olmamasındandır. Burada bu ince çizgiyi görmeli, düşüncemizle ya da davranışımızla ilgili bir yanlışı da öğrenme ve düzeltme şansını kaçırmamalıyız.
Hiç kimse mükemmel değildir ve zaman zaman biz başkalarına, başkaları da bize bunu hatırlatabilir. Ancak eleştirildiğiniz, reddedildiğiniz her durumda kendinizi sefil hissetmekten, kendinizden nefret etmekten vazgeçmelisiniz.
Onaylanma ihtiyacının doğurduğu onay bağımlılığının tohumları çocukluk dönemlerinde atılmıştır. Yanlış davranışlarda aşırı eleştirel yaklaşırken, doğru davranışları görmezden gelip, destekleyip, ödüllendirmeyen bir ebeveyn yaklaşımı en büyük etkendir. “Bunu yaptığın için kötüsün.”, “Sen kötü bir çocuksun.”, “Her şeyi kırıp, döküyorsun, hiç öğrenemeyeceksin.” gibi önermeler çocuk tarafından otomatik olarak alınır ve bilinçdışına atılır. Bu da zaman içinde onay alınmadığında aşağılanma, değersiz bulunma hislerine yol açar.
Bu eğilimi çocukken kazanmanız sizin suçunuz değildir. Ancak bir yetişkin olarak bunları gerçekçi olarak değerlendirmek, bu otomatikleşmiş olumsuz duygulardan kurtulmak için gerekli adımları atmak sizin sorumluluğunuzdur ve başarmamanız için hiçbir neden yoktur.
Onay alamama korkusu bazılarımızı anksiyete ve depresyona sokabilmektedir. Psikoterapi sırasında bunun bilinç dışı kaynakları açığa çıkacaktır. Bir örnek üzerinden kademe kademe gidelim.
Benlik değerlerinizi geliştirmek, bağımsızlık ve kendinize saygınızı arttırmak için;
Hiç kimseyi gözünüzde yaşamınızı etkileyecek kadar büyütmeyin.
Önce siz insanları sevin ve bunu bilmelerini sağlayın.
Kendinizi aşağı, kötü ve zayıf olarak görüp, ucuza satmayın. Kendinizi sevin, bu sevginin yaydığı enerji diğer insanları size çekecektir.
Diğer insanlarla ilgilenin, yorumlarına yanıt verin, heyecan verici ortak konular bulun.
Özetle, duygusal durumunuzu etkileyecek tek şeyin düşünceleriniz olduğunu söyleyebiliriz. Duygusal aydınlanmanın anahtarı sizdedir. Diğerlerinin onayını kendi iç onayınızla karıştırırsanız mutsuz olur, depresyona girebilirsiniz. Sizi, diğer insanın iyi hissettirdiği algısında iseniz onaylanma ihtiyacı, onay bağımlılığı söz konusudur.
Kalıcı bir depresyon tedavisi için benlik bütünlüğünüzü sağlayarak tüm gücün kendi düşünceleriniz ve inançlarınız da olduğu gerçeği bilinmelidir. Psikiyatrist ve psikoterapist olarak depresyon tedavisinde psikoterapideki ana hedefimiz budur.
Psikoterapi Antalya
Antalya Psikiyatri Merkezi
Psikiyatrist, Psikoterapist Filiz Uluhan