Depresyon ve Saldırganlıkta Kişilik Yapısı

Kişiliği tanımlama da farklı kavramlar vardır. Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi olarak bu yazımızda, psikiyatride önemli yer tutan depresyon ve saldırganlık sorunlarına, bu kavramlar üzerinden yanıt arayacağız.

Saldırganlığın psikolojik açıdan kişilik kavramlarıyla açıklaması:

Neden bazı insanlar daha saldırgan, daha kavgacıdırlar?

Klasik psikanalitik yaklaşıma göre saldırganlık bilinçdışındaki ölüm içgüdüsüne bağlıdır. Yani her birey bilinçdışında kendini yok etme isteği taşır. Ancak kişi kendine zarar vermek istemediğinden, bu dürtüyü dışarıya yansıtmakta, saldırganlık olarak başka insanlara yönlendirmektedir. Bazı psikanalistler hedeflerimize ulaşmamız engellendiğinde saldırganlığın tetiklendiğini ileri sürerler.

Ayırıcı özellik yaklaşımını benimseyen kişilik ekolü, saldırgan davranışın kararlılığı ve bireysel farklılıkları öne çıkarır. Buna göre bir çocuk küçük yaşlarda arkadaşlarını itip kakıyor, sık sık kavga ediyorsa, büyüdüğünde de eşine ya da çevresine kötü muamele etme, suç unsuru niteliğinde saldırgan davranışlarda bulunabilecektir.

Kişilik kavramında biyolojiye ağırlık veren psikolog/psikiyatristler de kararlı saldırgan davranış kalıplarına dikkat çekerler. Bu kararlılığın temelinde kalıtsal eğilimin yattığını belirtirler. Buna göre bazı bireylerde doğuştan gelen saldırganlık eğilimi, yetiştiriliş tarzları da uygunsa ileride saldırganlığa yol açacaktır.

İnsancıl yaklaşımı benimseyen kişilik kavramına göre insanlar doğuştan saldırgan değildir. Temelde tüm insanlar iyidir. Uygun koşullar sağlanırsa tüm bireyler saldırganlıktan uzak, mutlu kişiler olacaktır. Ancak bu doğal büyüme süreci sekteye uğrayıp, çocuğun temel ihtiyaçları sağlanmadığında, çocuk güven eksikliği ve hayal kırıklığı yaşadığında bunu diğerlerine saldırganlık olarak yansıtacaktır.

Davranışsal/sosyal öğrenme kuramı ise insancıl yaklaşıma oldukça zıttır. Buna göre saldırganlık da öğrenilen bir davranıştır. Oyun sırasında saldırgan davranışın diğer çocukları korkuttuğunu ve oyunda bazı öncelikleri kazandırdığını gören çocuğa bunun kötü bir şey olduğu anlatılmayarak, bu durumu bir ödül gibi algılaması sağlanırsa, ileride saldırgan bir yetişkine zemin hazırlanacaktır. Bu durum rol modelleri izleyerek de kazanılabilir. Saldırgan arkadaşlar, televizyondaki saldırgan modeller saldırganlığı öğretebilir.

Bilişsel kurama göre saldırgan davranışta bilgiyi işleme süreci önemlidir. Temel kural, nasıl tepki göstereceğimizin, o durumu nasıl yorumladığımıza bağlı olduğudur. Birey koşulları tehdit edici, rahatsız edici, kendisine meydan okuyucu, olumsuz algılıyorsa saldırgan davranış gösterme olasılığı artacaktır.

Depresyonun kişilik kavramlarıyla açıklaması:

Hepimizin duygu durumu, ilgi ve enerji düzeyi değişik, depresyona yatkınlığımız farklı farklıdır. Depresyona yatkınlık ve depresyon oluşumunu kişilik kuramlarına göre şöyle özetleyebiliriz.

Psikanalitik yaklaşımın kurucusu Freud’a göre, depresyon içe dönük bir öfkedir. Dışarıya vuramadığımız öfke ve düşmanlık duyguları içe dönmekte, insanlar bunların acısını kendilerinden çıkarmaktadırlar. Bilinçdışında yaşanan bu durum depresyonu doğurmaktadır.

Biyolojik kişilik yaklaşımına göre bazı insanlar genetik olarak, doğuştan depresyona daha yatkındır. Bu kişiler duyarlılıklarından dolayı stres karşısında diğer insanlara göre daha sık ve kolay depresyona girerler.

İnsancıl kişilik kuramında depresyon kendine saygıyla açıklanır. Kendi değerlerinin bilincine varamamış, özsaygısı zayıf bireyler depresyona açıktır. Depresyon tedavisinde terapide kişinin kendisini hataları ve zayıflıklarıyla kabullenmesini sağlamak, terapistler için önemli bir hedeftir. Bunu içselleştiren hasta depresyonu yenecektir.

Davranışsal/sosyal öğrenme yaklaşımında, depresyona yol açan öğrenme öyküsü mercek altına alınır. Yaşamlarında olumlu destekten mahrum olan bireyler depresyona girebilir. Kendinizi mutsuz ve güdülenmemiş hissetmeniz, yaşamınızda çok az şeyi yapmaya değer buluyor olmanızdan kaynaklanabilir. Kontrol edilemeyen olaylar yaşandığında bir çaresizlik algısı gelişirse bu genellenerek depresyon belirtilerini ortaya çıkarabilir.

Kişiliğin bilişsel yorumunda ise insanların depresyona girip girmeyecekleri, olayları denetleme yeteneklerini nasıl yorumladıklarına bağlanmıştır. Depresyona yatkın kişiler dünyayı mümkün olan en kötümser biçimde görürken, depresyon yaratan yaşantılarını sık anımsama eğilimindedirler. Sıkıntılı düşünceler yaratmaya hazır bu bireyler kolaylıkla depresyona girerler.

Depresyon, saldırganlık, öfke ya da diğer psikolojik tepkiler her kişide farklı farklı orijinlere dayanabilir. Kişilik özellikleri ruhsal hastalıklara zemin hazırlayabilir ya da koruyabilir.

Her türlü psikolojik sorun ve ruhsal hastalık durumunda Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi olarak hizmetinizdeyiz.

Psikoterapi Merkezi Antalya, Antalya Depresyon Tedavisi.