Kaygı (anksiyete) bozukluklarında danışanlar sıklıkla, ‘’neden kaygılarımdan kurtulamıyorum?’’ ve ‘’neden kaygılarım daha kötüye gidiyor?’’ sorularıyla boğuşurlar. Bunun temel nedeni ise stresin ve korkunun devam etmesini sağlayan kısır döngülerdir.
Kısır döngüdeki hasta bir kez kaygılanmaya başladığında artık duramaz, sanki kafasına bir şey girmiş ve kontrolü ele almıştır. Bu süreçte hiçbir çıkış yolu yok gibi görünebilir. Tedavide ilk adım ise hastayı sıkıntıya yönelten döngüleri belirlemektir.
Kaygıda bedensel besleyici döngüler:
Strese karşı verilen doğal bedensel tepkiler sıkıntı döngülerini tetikleyerek, danışan için çok ürkütücü hale gelebilir ve gerginlik ile kaygıyı şiddetlendirebilir.
Stres karşısında vücudun normal bir tepkisi olan adale kasılması göğüste olduğunda kalp krizi, boğazda olduğunda boğulma ya da soluk durması gibi algılanabilir. Baş ağrısı beyin tümörü, baş dönmesi ve sersemlik hissi felç geçirme gibi yorumlanabilir.
Strese karşı verilen fiziksel tepkiler bazen o kadar aşırı olur ki, bu deneyim hasta için gerçekten rahatsız edicidir. Bu rahatsızlık hissi danışanın kaygı semptomlarından korkmasına yol açabilir. Yani, hasta korkmaktan korkar hale gelir. Bu durumlarda, bu berbat korku deneyimini yaşamayı beklemek bile kaygıyı harekete geçirebilir.
Uzun süreli streslerde uyku bozukluğu da bir kısır döngü sebebi olabilmektedir. Uykusuz bir gece yüzünden ertesi günün yine cehennem gibi geçeceğinden kaygılanmak, uykuyu tamamen kaçırabilecektir.
Kaygıda besleyici psikolojik döngüler:
Düşüncelerin çarpıklaşması yani önyargılı düşünme kaygı düzeyini arttırmakta, kaygı kontrolünü bozmaktadır.
Normalde korkutan veya tehdit eden bir durumla karşı karşıya geldiğimizde hızlı bir hesap ve yorum yapar, tehlike ya da durumu yönetmeye çalışırız. Örneğin; yolda karşıdan karşıya geçmeyi planlarken hızla bir arabanın geldiğini düşünün. Adımınızı yola attığınızda arabanın çarpma olasılığını, araba gelmeden karşıya geçme olasılığını hızlıca değerlendirirsiniz. Elinizde yük olup olmadığı, giydiğiniz ayakkabının hızlı yürümeye müsait olup olmadığı gibi faktörleri göz önüne alarak saniyenin binde biri gibi kısa bir sürede kararınızı vererek kaldırımda bekler ya da süratle karşıya yürürsünüz.
Bu yararlı bir hesaplama olup, günlük hayatta potansiyel tehditlere karşı buna benzer yorumlamalarla yaşarız. Tehlikeyi gözümüzde büyüttüğümüzde ya da durumu yönetme veya durumla baş etme yetimizi küçümsediğimizde risk altında kalırız. Yukarıdaki örnekte, yolun tam ortasına geldiğinizde geri dönmeye çalışmak arabanın size çarpmasına sebep olabilmektedir. Bazen de elinizdeki yükü ya da topuklu ayakkabınızı dikkate almadan ağır adımlarla karşıya geçmeye çalışmanız kazayı doğurabilir.
Korkuyu abartmak ya da önyargılı davranarak gerçekçi bakış açısından uzaklaşmak, kısır döngünün başlangıcı olarak kaygı ve kaygı bozukluklarını tetikleyecektir. Sonuç olarak düşünce şeklimiz kaygıları besleyecek ya da onlarla baş etmemizi sağlayacaktır.
Düşünme önyargıları;
Aşırı uçlarda düşünme:
Seçici dikkat:
Sezgiye dayanmak: İçinden gelen bir ses duymak, ona göre davranmaktır.
Kendini kınama: İçimizdeki eleştirmenin bizi yönetmesi durumudur.
Endişelenme: Endişelenme bir duygu değil, bir düşünce şeklidir. Ayırt edici özelliği ‘’Ya….?’’ sorusudur. Geleceği korkuyla beklemeyi doğurur. Ya sınava geç kalırsam, ya biletimi kaybedersem, ya kimliğimi unutursam…. gibi. Keşkeler de bunun gibidir. Keşke daha iyi hazırlansaydım, keşke başka türlü konuşsaydım, keşke daha dikkatli olsaydım… gibi.
Özetle; sorun yaratan endişeler, korkular ve kaygılar yukarıdaki kısır döngülerce beslenmektedir. Çevresel faktörler, hissetme, düşünme ve davranış şeklimiz bu döngüleri kamçılayabilmektedir. Bu döngüleri tanıdıkça, bu kalıpların sorumluluğunu alır, onları kırmayı başarabilirsiniz.
Bu amaçla tedavide kullanılan en başarılı yöntem bilişsel terapidir.
Kaygı bozukluklarının bilişsel terapi ile tedavisinde Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezinden klinik yardım alabilirsiniz.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Lara/Muratpaşa/Antalya.
Psikiyatri Uzmanı ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan.