Çocuklarda Sosyal Fobi

Çocuklardaki sosyal fobinin temel belirtileri, erişkin ya da kendi akranı kim olursa olsun yabancılarla ilişki kurmaktan kaçınmadır.

Çocuk sosyal ilişkilerden uzak durur, kendi ailesi ve tanıdıkları dışında kimseyle diyaloğa girmez, yabancılarla ilişkide yanlış bir şey söylemekten, rezil olmaktan korkar.

Sosyal fobili çocuk yabancı çevrede, yabancıların bulunduğu ortamlarda şiddetli bir kaygı, sıkıntı, huzursuzluk ve utangaçlık duyar.

İlk 6-9.aylarda başlayıp, 30. aya kadar devam eden süt çocukluğu döneminde görülen yabancı korkusu normal psişik gelişimin bir parçasıdır. Yabancılaşma olarak adlandırılan bu durum iki yaşındaki çocukların 1/5’ inde kültürden bağımsız olarak mevcut olup, çocuklar yeni durumlarda kaçıngan ve huzursuz olurlar, davranışları inhibisyon gösterir.

Psikiyatrik olarak çocuk ve ergenlerdeki sosyal fobi 5-13 yaşlarında ortaya çıkar. Ergenlerde daha sıktır, kız ergenlerde erkeklere göre oran 2 misli yüksektir.

Sosyal fobide psikolojik olarak düşük kendilik değeri ve eleştirilme korkusu vardır. Sosyal ortamlarda kızarma, ürperme, çarpıntı, titreme, terleme, baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, karın ağrısı, bulantı, idrara çıkma isteği gibi vejetatif belirtilerin yanısıra konuşmanın ketlenmesi, göz temasından kaçınma gibi davranışlar ortaya çıkar.

Sosyal fobi ilerlerse tam bir sosyal izolasyon ve panik bozukluğu gelişebilir.

Sosyal fobili çocuklarda, özellikle de sosyal fobili ergenlerde bilinçdışındaki düşünce tarzı başaramama, aşağılanma ya da uygunsuz tepki verme korkularıdır. Dikkatlerin odak noktası olma ve mahcup olma korkusu çocuğun benliğini sarmıştır.

Sosyal fobili çocuklar şu belirtileri gösterebilirler.

  • Derslerde söz almaktan, tahtaya kalkmaktan kaçınırlar. Burada temel düşünce sorulara yanlış cevap vermekten korkmadır.
  • Girişkenlik, atılım, güven ve cesaret isteyen etkinliklerden kaçınırlar. Sanatsal ya da sportif faaliyetlerden kaçınma buna bağlıdır.
  • Sorumluluk gerektiren işlerden uzak dururlar. Sorumluluk çocukta büyük baskı yaratır.
  • Bir konuşmaya katılma ya da bir konu açıp konuşma başlatmaktan kaçınılır.
  • Yetişkinlerden ve müdür, öğretmen gibi otorite sahibi bireylerden uzak dururlar, konuşmak istemezler.
  • Sınavlarda büyük endişe yaşarlar.
  • Öğretmene danışma, bir başkasından yardım isteme gibi eylemleri yapamazlar.
  • Başkalarının yanında yemek yeme, genel tuvaletlere gitme, telefonda konuşma, fotoğraf çektirme gibi eylemlerden kaçınırlar.
  • Yeni, farklı denemeler ürkütücü gelir.
  • Diğer çocuklar arkamdan ne konuşuyor, benim hakkımda ne düşünüyorlar gibi sorular çocuğun zihnini meşgul eder.

Sosyal fobi çocuklarda yetişkinlere göre bazı farklılıklar gösterebilir. Korku, bağırma, öfke nöbeti, donup kalma gibi klinik tablolar çocuklara özgüdür.

Yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobi, depresyon, madde kötüye kullanımı sosyal fobiye sıklıkla eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklardır.

Kekeme çocuklarda, özgül mutizim olgularında, Asperger sendromunda sosyal fobi görülme sıklığı artmaktadır.

Çocuk psikiyatrisi kliniklerinde psikiyatrist olarak karşılaştığımız sorunlardan biri, çekingen çocuğun sosyal fobik olarak değerlendirilmesidir. Son sözü baştan söyleyecek olursak, her çekingen çocuk sosyal fobik değildir.

Utangaçlık ve çekingenlik genetik geçişle de ilgilidir ve her çocuk yeni sosyal ortamlarda aynı girişkenliği gösteremeyebilir.

Utangaçlık, çekingenlik, içe dönüklük, ayrılık anksiyetesi ve sosyal fobi sıklıkla birbirine karıştırılan psikolojik kavramlardır.

Utangaçlık, doğal bir duygu olup, alışılmadık durumlarda, yeni ortamlarda ortaya çıkan, güven eksikliğinden kaynaklanan bir kaçınma eğilimidir. Çocuk yeni duruma temkinli yaklaşarak kendini korumaktadır.

Çekingenlik ise aşırı utangaçlık halidir. Çekingen çocuklar anneleri ya da en yakınları haricinde kimseyle kontak kurmaz, onlardan ayrılmak istemezler. Anneden ayrılmaya ilk tepkileri ağlamadır. Akranlarıyla ilişki kurmakta zorlanır, onlarla ilişkiden çekinirler. Beraber olmak istemekle birlikte korkularından dolayı uzak durmayı yeğlerler. Çekingenlikte ket vurulmuş davranışlara aşırı bir kaygı durumu söz konusudur, burada toplumsal yargı korkuları da vardır.

İçe kapanıklık tamamen bir kişilik yapısıdır. İnsanların yaklaşık %30’ unda içe dönük kişilik özellikleri saptanır. Bu kişiler sosyal ortamlara girmekten uzak dursalar da bunu korkularından dolayı değil, istemediklerinden, yalnız olmayı tercih ettiklerinden yaparlar. Çocuğunuz bu özelliğinden dolayı hafta sonu arkadaşlarıyla oyun parkına gitmek yerine evde kitap okumayı tercih edebilir.

Sosyal fobi de ise sosyal korkulara bedensel belirtiler de eşlik etmekte, psikiyatrik tablo sosyal izolasyon ve panik bozukluğa kadar ilerleyebilmektedir.

Utangaç çocuğa nasıl davranmalı, çekingen çocuğa yaklaşım nasıl olmalı, çekingenlikten kurtulma yolları nelerdir, çekingenlikle baş etme nasıl olur, utangaçlığı yenmenin yolları nelerdir gibi sorularla çocuk ve ergen psikiyatrisinde sıklıkla karşılaşıyoruz.

Sosyal fobili ve çekingen çocukların okul başarısında düşme, arkadaşsızlık, karşı cinsle iletişim kuramama, insanlara hayır diyememe, hak ve hukuklarını arayamama, alkol ve madde bağımlılığına yatkın olma, marjinal ideoloji ve tarikat gibi oluşumlara kapılabilme, bilgisayar ve internet bağımlısı olma, depresyona eğilim gibi psikolojik sorunlara yatkınlıkları söz konusudur.

Çekingenliğin ortaya çıkışında anne baba tutumlarının büyük önemi vardır. Aşırı koruyucu bir yaklaşım çocuğu pasifize ederek çekingenliğe zemin hazırlayacaktır. Ezilen, şiddete uğrayan, sözleri önemsenmeyen, kendini ifade etmesine izin verilmeyen, belli kalıplara girmeye zorlanan, kınanan, sürekli eleştirilen, doğruları görülmeyip yanlışları ön plana çıkarılan, hatalarına hoşgörü gösterilmeyen, başkalarıyla kıyaslanan çocuklar da “değersizim”, “sevilmeye layık değilim”, “yetersizim” duyguları yerleşerek bu da çekingenliğe sebep olacaktır.

Bu çocukları sosyal olmak için aşırı zorlamamalı, eleştiriden kaçınmalısınız. Çocuğu ve ergeni anlamaya yönelik yaklaşımınız çekingen çocuğa yaklaşımda ilk basamaktır. Utangaçlığı yenmede çocuğu olan ailelerle diyaloğunuzu arttırmalı, onlarla kaynaşma sağlamalısınız. Utangaç çocuğa küçük sorumluluklar vererek başarı için yüreklendirmeli, girişimciliğe teşvik etmelisiniz.

Çekingenlikten kurtulmanın ana prensibi çocuğun kendine güvenini kazanmasını sağlamak ve reddedilme korkusunu yenmesine yardımcı olmaktır.

Sonuç alınmadığında ya da utangaçlık ve çekingenlik sosyal fobi seviyesine geldiğinde psikolojik destek, psikiyatrik tedavi zamanı gelmiş demektir.

Çocukta sosyal fobi tedavisi sıradan bir çekingenlik, utangaçlık olarak alınganlığından aileler tarafından ihmal edilebilmektedir. Sosyal fobi tedavisinde ne kadar erken davranılırsa, etkinlik de o derece artacaktır.

Sosyal fobi tedavisinde en etkili yöntem bilişsel davranışçı psikoterapilerdir. Psikoterapinin kısa bir süre SSRI’ lar, trisiklik antidepresanlar ve benzodiazepinlerle desteklenmesi gerekebilir.

Sosyal fobi tedavisinde amaçlanan hedefler sosyal beceri kazanımı, bilişsel yeniden yapılanma, anksiyete ile başa çıkma becerilerinin kazandırılması ve aile eğitimidir.

Bilişsel davranışçı terapide çocuk, kaygı uyandıran durumlar ve bedensel tepkileri hakkında farkındalık kazanarak, psikoterapistinin de yardımıyla kaygı yaratan durumlarla başa çıkma yetilerini kazanır ve kaygı ile başa çıkma stratejileri geliştirir.

Psikoterapi seansları sırasında fobinin üzerine gitme, rol oynama, pekiştirme gibi teknikler davranışçı terapinin unsurları olarak devreye girer.

Gevşeme tekniklerinin, nefes egzersizlerinin öğrenilmesi de fobi tedavisinde yardımcı uygulamalardır.

Sosyal becerilerin kazanımında grup psikoterapilerinin de büyük rolü olur.

Çocuklarda sosyal fobi tedavisinde aileler de üzerlerine düşen sorumluluğu almak durumundadır. Ebeveynler çocuklarına iyi bir model oldukları ve doğru iletişim kurmayı öğrendiklerinde tam başarı gelecektir.

Psikiyatri Antalya, Antalya Psikoterapi Merkezi.

Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.