Bipolar Bozukluk Nedir

Bipolar bozukluk, iki uçlu duygu durum bozukluğu, manik depresif hastalık ve bipolar affektif bozukluk gibi isimlerle adlandırılan önemli bir psikiyatrik bozukluktur. Genetik, biyolojik, çevresel faktörler ve tetikleyici unsurlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Beynin düşünce, duygu ve davranışlarını kontrol eden merkezleri etkilemektedir.

Hastalık döneminde mani/hipomani, depresif ve karma olmak üzere duygu durum atakları görülür. Mani belirtileri şöyledir; bireyin duygu durumunda aşırı yükselmeler gözlenir. Aşırı mutlu ve neşeli olma hali bazen aşırı öfkeli de olabilir. Hızlı konuşma hakimdir. Kendine güvende aşırı artış görülür. Uygunsuz davranışlar, özellikle çok para harcama isteği vardır. Dikkat çabuk dağılır, konsantrasyon eksikliği mevcuttur. Fiziksel ve zihinsel verimlilik yüksektir.

Hipomani belirtileri maninin daha hafif formudur. Belirtiler manide olduğu kadar kişinin hayatını etkilemeyebilir. Kişi bu durumdan memnundur hatta kendini iyi hissettiği için ilaçlarını kullanmayı bırakabilir. Bu nedenle manik ve hipomanik dönemlerde ilaç tedavisinin ve takibinin devam ettirilmesi çok önemlidir. Daha ağır durumlarda şüphecilik, olmayan sesler duyma ya da nesneler görme, takip edildiğini düşünme ve kendini üstün biri olarak görme gibi belirtiler görülebilir.

Depresif dönem belirtileri; iştahta değişiklik, uykusuzluk ya da aşırı uyuma, düşük enerji, huzursuzluk, özgüven kaybı, değersizlik, suçluluk, halsizlik, hayattan keyif alamama ve yorgunluk görülebilir. Daha ağır durumlarda intihar düşünceleri ve girişimleri olabilir.

Karma dönemde; gün içinde sık sık değişkenlik gösteren mani ve depresyon belirtilerinin bazılarının bir arada yaşanmasıdır. Atak dönemleri dışında kişi, sağlıklıdır. Tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Sık görülen belirtiler birçok kişide benzerdir. Atakların süresi ve şiddeti kişiden kişiye ya da yıl içerisinde değişkenlik gösterebilir. Ataklar stresli dönemlerde özellikle belli mevsimlerde başlar. İlkbahar ve yaz aylarında taşkınlık ve coşku yaşanırken, sonbahar ve kış aylarında ise çökkünlük ve yorgunluk belirtileri görülür. Askerlik, ölüm, iş kaybı, doğum ve lohusalık vb. dönemlerde hastalık atakları tetiklenebilir. Bunun yanı sıra hastalığın yinelemesini önlemek için uykusuz kalmamak, gece hayatına düşmemek ve alkol/ madde kullanımından kaçınmak gerekir.

Hastalığın tanısı psikiyatrik muayene sonucu belirlenir. Hastanın öyküsü tanı koymada kriterdir. Birinci dereceden yakınlarında hastalık öyküsü bulunan kişide genetik yatkınlık göz önünde bulundurulur. DSM 5’e göre Bipolar bozukluk tanısı alt tipleri şöyledir:

*Kişi en az bir mani dönemi geçirmişse Bipolar bozukluk tip 1 tanısı alır.

*Daha çok depresyon dönemlerinin yaşandığı ve en az bir hipomani döneminin görüldüğü vakalar, bipolar bozukluk tip 2 tanısı alır.

*Bipolar bozukluk tip 3 Siklotimik bozukluk olarak tanımlanır. Siklotimik bozuklukta,hafif depresif dönemler mevcuttur. Bipolar bozukluğun daha hafif belirtilerle seyrettiği, neşe ve hareketliliğin olduğu fakat hipomanik atağın tanı ölçütlerini karşılamayan belirtiler görülür. Depresyon belirtilerinin olduğu sürekli dalgalanma durumu vardır.

*Maddenin/ilacın yol açtığı bipolar ve ilişkili bozukluk.

*Başka bir sağlık durumuna bağlı bipolar ve ilişkili bozukluk

*Tanımlanmış diğer bir bipolar ve ilişkili bozukluk.

*Tanımlanmamış bipolar ve ilişkili bozukluk şeklindedir.

Bipolar Bozukluk tanısıyla ilgili; erken başlangıç, ileri yaş, ara dönem kalıntı belirtileri, ruhsal bozukluk ek tanısı, 10’dan fazla mani dönemi, karma dönemlerin olması ve uzun çökkünlük dönemleri hastalığın seyri için olumsuz göstergeler arasındadır. Bunların yanı sıra; manilerin baskın olması, uzun iyilik dönemleri, sağaltıma iyi uyum göstermek (sağaltım amaçları; akut dönemleri yatıştırmak, yinelemeleri önlemek ve işlevselliği artırmak) ,olumlu iş- aile uğraşıları ve düşük duygu dışavurumları hastalığın seyrinde olumlu göstergeler arasındadır.

Bipolar bozukluk yineleyici ataklarla seyreden kronik bir ruhsal bozukluk olduğundan tedavi temel olarak ilaçlarla ve ek olarak psikoterapiyle yapılmaktadır. Tedavide riskli davranışların kontrol altına alınması, hastanın ve çevrenin güvenliğinin sağlanması, belirtilerin yatıştırılması ve yeni hastalık dönemlerinin önlenmesi amaçlanır.

Psikoterapiyle birlikte kişilerarası iletişimi güçlendirmeyi, problem çözme becerilerinin artırılması ve aile bireylerine yönelik psikoeğitimle kişinin hayatını dengeli bir örüntüde sürdürebilmesi hedeflenir. Atakların şiddetine göre tedavi süreci yatarak veya ayaktan olmaktadır. İlaç tedavisiyle hastalığın belirtileri uzun bir süre tekrarlamasa bile ilaç kullanımının sağlanması, koruma tedavisiyle doktor görüşmelerinin devam ettirilmesi tedavinin takibi için gereklidir.

Psikolog Funda Buharalı.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.